- alışveriş etmek
- a) to shop, to do shopping b) to do business (with)
İngilizce Sözlük Türkçe. 2010.
İngilizce Sözlük Türkçe. 2010.
manav — is., Rum. 1) Meyve ve sebze satan yer Manav, kasap dükkânlarında alışveriş etmek için sıra beklerken görürdüm. N. Cumalı 2) Meyve ve sebze satan kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
dostluk — is., ğu 1) Dost olma durumu 2) Dostça davranış Kayınpederinden gördüğü dostluğa karşı kendisine bir yazlık takım ısmarladı. R. H. Karay Birleşik Sözler zendostluk Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller dostluk başka, alışveriş başka dostluk etmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ödemek — i 1) Bir alışveriş ilişkisinde, borcu alacaklıya vermek, tediye etmek Borç varsa benimkidir, onu ödemek ve teşekkür etmek lazım. R. H. Karay 2) Bir alışverişte alınan şeyin karşılığını alacaklıya vermek 3) Bedelini vererek bir zararı karşılamak,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kâr — is., Far. kār 1) Alışveriş işlerinin sağladığı para kazancı 2) İş 3) mec. Yarar, fayda Bundan benim hiçbir kârım yok. 4) ekon. Üretim faktörlerinden biri olan girişimcinin üretimden aldığı pay 5) tic. Maliyet fiyatıyla satış fiyatı arasındaki… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bahane — is., Far. bahāne Bir şeyin gerçek sebebi gizlenerek ileri sürülen uydurma sebep Alışveriş bahanesiyle acaba çıkıp bir dolaşsam mı? A. İlhan Birleşik Sözler sudan bahane Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller bahane aramak bahane bulmak bahane etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
fiş — is., Fr. fiche 1) Prizden elektrik akımı almaya yarayan araç 2) Alışverişlerde ödenen paranın miktarını, vergilerini, alışverişin yapıldığı tarihi gösteren belge 3) Bir eserin hazırlanmasında kolaylık sağlamak veya bir işe kılavuzluk etmek için… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hesaplı — sf. 1) Satın alınabilen, bütçeye uygun, ekonomik Hesaplı bir alışveriş. 2) Parasını ölçülü harcayan, tutumlu Hesaplı adam. 3) mec. Ayrıntılarıyla düşünülüp tasarlanmış, planlı, rasyonel Servetini, bu çalışması, bu hesaplı yaşayışıyla yaptığı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
muamele — is., Ar. muˁāmele 1) Davranma, davranış Bana karşı olan muamelesini beğenmedim. 2) Yol, yöntem Bu adam muamele bilmiyor. 3) İşlem Onlar gündelik muamelelere başlayınca da benim ağzım açık kaldı. R. N. Güntekin 4) kim., esk. İşlem 5) tic., esk.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
piyasa — is., İt. piazza 1) Satıcıların mal satmak için bir araya geldiği yer, pazar Şimdi de pazar, piyasa yerlerinde, mahalle dolaylarında tanır, sayarlar. M. Ş. Esendal 2) Bir yol üzerinde gidip gelerek gezinme Kahvenin önünden dört beş kere daha geçer … Çağatay Osmanlı Sözlük
siftah — is., tic., Ar. istiftāḥ 1) İlk alışveriş Daha sabahtan beri siftahım yok! N. Cumalı 2) zf., mec. İlk kez Bu haberi siftah ondan duydum. Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller siftah etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük